14 Ocak 2010 Perşembe

Sizin dangalak, Atina'dan bildiriyor

Orospu Çocuğu14 Ocak tarihli köşesine bakılacak olursa;
Hamşo Engin, 20 yıl aradan sonra gittiği Yunanistan'dan yalan yanlış izlenimlerini aktarıp bir sürü yanlış bilgi verirken, konuyu alakasız zeminlere çekip saçmalamaktan geri kalmamış.
Ee, kış kışlığını, Engin Akkıç puştluğunu yapacak tabii..

Salak Engin, senin kafan basmaz.. Bari bilenlerin yazdıklarını oku da öğren. Leman dergisinde yazıp çizen Güneri İçoğlu'nun yazdıklarını oku mesela. Senede bir kaç defa hem Atina'ya hem de Yunan adalarına giden İçoğlu, senin gibi dandik Rumcasıyla değil çatır çatır konuştuğu Yunancasıyla Yunan insanıyla iletişime geçer. Derin gözlemler ve ince saptamalar yapar.

Atina'da üniversite öğrencileri ve anarşistler eylem koyarken de oradaydı. Krizin vurduğu Atina'yı da ziyaret edip "insanların bütün neşesinin kaçtığını" söyleyen de oydu...

Angut Engin, sen git Yunanistan'da musakkanı ye!
Aklının ermediği, kafanın basmadığı konularda ahkam kesmeyi bırak. Kıçı açıkta kalmış şebek misali, soytarı durumlarına düşüyorsun.

Tıpkı yaşlı bir sirk palyaçosu gibisin Engin Akkıç!
Millet senin komikliğine değil de, içine düştüğün zavallılığa gülüyor.

"Sokaktaki Yunanlı", devlet sorunlarını hükümetinin çözmekle yükümlü olduğunu biliyor, ülkeyi oturduğu yerden kendisi yönetmeye kalkmıyor demiş bizim maymun..

Güler misin, ağlar mısın? Teper misin, sabaha mı bırakırsın?

Aralık 2008'de Yunan gençleri "Polis bir genci kaza kurşunuyla öldürdü" diye Atina'nın altını üstüne getirdiler. Yıkıp dökmedik yer bırakmadılar.

Eğer Yunan hükümeti emeklilik yaşını yükselten, sağlık giderlerini artıran veyahut da sokaktaki Yunanlının işine gelmeyen herhangi bir karar alırsa, topluca greve gidip Sintagma meydanında protesto gösterileri yapmak bir Yunan adeti olmuştur adeta.

Bizim salak sanıyor ki Yunanlılar politika yapmayı politikacılara bırakmışlar.. Breh breh breh..

Aptal maymunumuz saçmalamaya doyamıyor:
Yunanlılar birey olarak kendilerini bizdeki gibi "devletle" özdeşleştirmiyorlar. Bizde çok yaygındır, özellikle de çıtkırıldım aydınlar arasında: Örneğin bir Tekel özelleştirilince, sırtından ceketini almışlar gibi üzülür hazret... Kendini maliye bakanı sanıp "dış borçları nasıl ödeyeceğiz" diye kara kara düşünür... Büyükelçimizi alçak koltuğa oturturlarsa da komşusu Mişon'a ters ters bakmaya başlar...

Odun herif, cahil cahil konuşacağına olayların doğrusunu öğren:
Yunanlı işadamı gelir burada banka alır, Türkler dert etmez. Ama bizim Ziraat Bankası'na Yunanistan'da şube bile açtırmadılar. Ne haber?

Yunanlı, kendi malının mülkünün ve de Yunanistan'ın taşının toprağının 'yabancıya' gitmemesi konusunda senin havsalanın alamayacağı kadar hassas ve inatçıdır. Üstünde bir iki keçinin bulunduğu kayalıklara bayrak dikip az daha bizimle savaşa girmiyor muydu bu palikaryalar?
(Şaklaban Engin'e bakarsanız, Yunanlı kendisini devletle özdeşleştirmiyormuş! Hadi oradan şaşkaloz!)

Ve de Büyükelçimize İsrail'de yapılan terbiyesizlik nedeniyle (sen farkında değilsin tabii.. Zaten sen neyin farkında oldun ki tahta kafalı herif?) İsrail bile öyle bir karıştı ki, adamlar nasıl özür dileyeceklerini bilemediler.

Eh tabi, herkes senin sülalene küfredip suratına tükürüyor, sen alışıksın "Yarabbi şükür" deyip geçiyorsun. Yüzsüzlüğün feriştahı sende. O yüzden başka insanların 'gururlu ve haysiyetli' olabileceğine bir türlü kafan basmıyor.

Üstelik sen ne boktan gazeteciymişsin yahu? Muhabir olarak seni bir yere gönderseler, elifi görünce mertek zannedeceğin için yalan yanlış bilgiler gönderecekmişsin yazı işlerine...

Dua et, iktidar yalakalığı hala prim yaptığı için seni besleyecek bir patron bulabiliyorsun.
Hakikaten 'gazetecilik' yapman gerekse resmen aç kalacakmışsın, onu da anlamış olduk bu vesileyle...
Sen ancak kendini kandırabilirsin. Hadi öküzüm yürü, seni bıraktıkları çayırda otlamaya devam et!..






facebook'ta paylaş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler