6 Ocak 2010 Çarşamba

Engin Ardıç ve Emre Aköz'ün ciddi anlamda ruh hastası oldukları bilimsel olarak kanıtlandı!

Liberal; hoşgörünün sınırlarını durmadan genişletmeye çalışan, insanın her bakımdan özgür ve otonom bir birey olarak yaşamasının koşullarını oluşturmak için savaş veren, bireysel tercih ve yaşam stillerine her insandan daha fazla saygı göstermeyi bilen insandır. Liberalizmin tarihi ve tanımı da budur.

Ancak bizde bir süredir liberal denilen insanlar bunun tam aksi bir davranış sergilemeye başladı. Dahası liberal olabilmenin normlarını da onların sert, yıkıcı ve çözücü davranışları belirlemeye başladı.

Bu sadece Türkiye'ye özgü bir gelişme değil. Başka ülkelerde de liberal düşünce gayet hızlı ve radikal bir dönüşüm içinde. Dünyada liberaller son derece yıkıcı, sert ve saygısız olmaya başladı.

Özel tarihi koşullarımız nedeniyle liberalin bu yıkıcılığı, saldırganlığı ve sertliği Türkiye'de daha bir göze batıcı olabiliyor.

Psikiyatrist yazar: Lyle H. Rossiter, "The Liberal Mind: The Psychological Causes of Political Madness" (Liberal düşünce: Bir siyasi çılgınlığın psikolojik sebepleri) adlı kitabında

liberallerin tavırlarının temelinde ciddi bir ruh hastalığı bulunduğunu savunuyor. Yazar psikiyatrist olduğundan hemen bir kenara konulabilecek bir düşünce değil bu. Gerçi kitap daha çok Amerikan siyasi koşullarından yola çıkılarak yazılmış ama evrensel geçerliliği olan bazı sonuçlara da varmış.

Neticede Türkiye'de kendilerine 'Liberal' diyen insanları tanımlayan çok da güzel bir çalışma olmuş.


BİZİM LİBOŞLARI ANLAMAK

Liberallere göre hayat bir melodramdır ve ona göre kendisi de sadece o melodramda işleri düzenlemek, normalleştirmek için vardır. Onun için hayat acımalar, üzüntüler, şanssızlıklar, yoksulluk, kuşkular, güvensizlik, kızgınlık, sömürü, kurbanlaştırılmış, yabancılaştırılmış insanlar ve adaletsizlik ile doludur. Hayat sadece bunlardan ibarettir.


Liboşumuz buna kendini inandırdığı zaman, bütün bu hayat unsurlarını yarattığını düşündüğü sebebi bulduğunu sandığında içini büyük bir öfke kaplar. Müthiş bir öfke ve şiddetle bu sebep olarak tespit ettiği şeye saldırmaya başlar.


Bu nokta liberalizmin tarihsel kökenlerinden koptuğu andır. O tarihsel liberalizmde var olan hoşgörü, sıcaklık ve yumuşaklığı artık tamamen terk etmiştir ve onun yerine her ideolojik tavırda görülebilecek bir canavar gelmiştir.

Kitabın yazarının dediği gibi "Modern liberal; kendi bireysel tarihinde yaşadıklarını, karakterini ve tabii ki kendi ruhsal bozukluğunu; nelere değer vermeye başladığını ve neleri de değersiz bulmaya başladığını gösterirken ortaya çıkarır".


Batman'daki Joker karateri de bizim liboşlara benzetilebilir: Zekasını 'kaos' yaratmak için kullanan ve bu sayede insanlığa 'bir tür özgürlük' getirdiğine inanan joker; aslında son derece tehlikeli bir psikopattır. Son tahlilde 'kendisini mağdur' göstermeye bile çalışır.

Bizim modern liberallerimizin, tarihsel liberallerin yüzüne ancak yüzüne tüküreceği a-ke-pe adlı faşizan eğilimli-dinsel saplantılı bir örgüte bu kadar tutkuyla bağlanabilmeleri de kendi çılgınlıkları ile bağlantılıdır. O çılgınlık, liberalin dünyada var olduğunu düşündüğü kötülüklerin bütün sebebi olarak gördüğü temel nedenden duyduğu nefret tarafından beslenmektedir.

Liberallerin Cumhuriyet'e ve Atatürk'e karşı duydukları nefretin temelinde bu tür bir çılgın ruh hali yatmaktadır. Liberal artık 'Kendi siyasi nevrozlarını siyasete taşımaya başlamış bir insandır'. Ahmet-Mehmet Altan ardeşler, Murat Belge, Emre Aköz vs. gibi sefiller, işte bu tanımın adeta nümunesi durumundadırlar.

(Yandaş medyada hergün abuk-sabuk şeyler karalayan gerizekalı yalakalara hiç girmeyelim. Mustafa Karaalioğlu, Fikri Akyüz, Mümtazer Türköne, vs vs ise zaten liberallikle veya demokratlıkla alakası olmayan tiplerdir. Normal bir ülkede olsak bu adamların acilen tımarhaneye tıkılmaları gerekirdi.)

Televizyonda tek bir tartışma program seyretmiş olsanız zaten hemen farketmişisinizdir ki ; kendisine "liberal" diyen o tipler sinir yüzünden nevrotik olmuş, nevrotizmini siyasi kavgaya dökmüş insanlardan ibarettir.



Bu yazı, Serdar Turgut'un 6 Ocak 2010 tarihli Akşam gazetesinde yer alan köşesinden alıntılanmış olup, editoryal düzeltmelere tabi tutulmuştur. Örneğin Serdar Turgut, söz konusu Amerikalı Psikiyatrist yazar Lyle H. Rossiter'ın bir kadın olduğunu zannetmektedir.

Lyle H. Rossiter, Amerikan ordusunda da psikiyatrist olarak çalışmış bir 'forensic psychiatrist' olup suçlu profillerinin ortaya çıkarılmasında uzmanlaşmış bir bilim adamıdır.





facebook'ta paylaş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler