Hani bir laf vardır "Filanca hapşırsa, falanca nezle olur.." diye.
İki ayrı kişi, kurum, ülke vs. arasındaki 'efendi-uşak' tadındaki ilişkiye işaret eder bu laf.
Bu lafı azıcık değiştirip şöyle desek herhalde anlam daha da pekişir:
"Harbi bir yazar gerçekleri söyleyip dinci partiye 'azıcık' pandik atsa, bizim andavallı Engin'in götü sızım sızım sızlıyor..."
Sanırsın, 30 santimlik zenci malafatı girmiş çıkmış adamın dübürüne...
Yaratıcılıktan iyice nasipsiz olduğu ve söylediği her laf "daha mürekkebi kurumadan" dönüp kendisine girdiğinden, medyamın öküzünün 12 Aralık tarihli yazısı aciz ve hasis bir ruh haletini yansıtıyordu. Bir yazar için ne zavallı bir durum!
11 Aralık tarihinde Yılmaz Özdil harika bir yazı yazdı. Yazdığı cümleler içinde 'yalan' veya 'çarpıtılmış' tek bir kelime yok!
Özetle diyor ki:
Hadi dış işleri bakanının Meksika'ta gitmesi normal, peki Avrupa Birliği'nden Sorumlu Başmüzakereci Bakanımız Egemen Bağış niye Meksika'da? Meksika'nın Avrupa Birliği'yle ne ilgisi var?
Bayındırlık ve İskan Bakanı ne yapar Meksika'da? Maya ve Aztek medeniyetinin inşaat teknolojisini mi inceleyecek? Analar ağlamasın hükümetinin Aileden Sorumlu Bakanı ile Sanayi Bakanımız, sanayisi pek meşhur olan Arnavutluk'ta... Devlet Bakanımız Zafer Çağlayan'ın ise, aslında Arnavutluk'a gitme gibi bir niyeti yoktu, yanlış anlaşılmasın, devleti temsilen devletin başındaki Cumhurbaşkanımıza eşlik ediyor.
Ekonomiden Sorumlu Bakanımız Ali Babacan, Washington'dan Mexico'ya gitmedi, New York'a geçti, üç-beş gün orda...
Zavallı şişkomuz Engin bu laflardan nasıl 'alındıysa' artık (Bkz. yukarıda açıkladığımız 'pandik-dübür' bağıntısı) Bu nasıl kafadır Yılmaz? diye klavyeye sarılıp gene saçmalamış. Yılmaz Özdil'in yazdığı alt tarafı dört paragraflık gerçeklerin tek kelimesini bile yalanlayamıyor oysa...
Tırışkadan bir üslupla demeye getiriyor ki:
"Yılmaz Özdil'in yazdıkları "alt tabakayı" gıdıklar, berber çıraklarının hoşuna gider, tüpgaz değiştiren çocuğu mutlu eder, çakmaklara gaz dolduranı sevindirir, "okey" oyuncularına dördüncüyü beklerken "geyik" malzemesi olur."
Hadi len! Türkiye'de çok iyi eğitim almış, kafası çalışan, iş-güç va sağlam kariyer sahibi kaç bin insan Yılmaz Özdil'İn yazdıklarına katılıyor bir bilsen aklın şaşar.
Bir de kalkmış Yılmaz Özdil'e ayar veriyor koca angut:
Alt tabakaya, senin tuttuğun partiye oy vermediği için "ampul kafalı" demeyeceksin!
Tutarlılık düzeyin buysa da, "büyük yazar büyük gazetede" diye reklam yaptırmayacaksın.
Breh breh breh! Sanki kendin pek düzgün adamsın da elaleme racon kesiyorsun!
Bu ne yaman çelişki hafız? Tutarlılık kim? Sen kim?
Senin sevmediğin partiye oy verenlere sen her türlü hakareti, küfürü basacaksın. Sonra da ampul partisine en ufak eleştiriye tahamnmül edemeyeceksin?
Yılmaz Özdil için yapılan reklamlar sana çok koymuş, belli!
Akşam gazetesi de senin reklamını sokak sokak billboard'lara asmıştı da ne oldu?
Adamlara kazık atıp oradan da kaçmadın mı? Zor gününde seni star gazetesindeki sefaletinden çekip kurtaran arkadaşın Serdar Turgut'u ilk fırsatta satmadın mı?
Bu dünyaya beş kuruşluk faydan olmadı, yarın sen ölüp gidince kimse seni hatırlamayacak bile. "Küfürbaz bir şişko vardı, hani angut gözlükleri olan.. Neydi yahu o pezevengin adı?" diyecekler en fazla.
Taht misali o musalla taşındaki bir namazlık saltanatın esnasında senin için "iyi bilirdik" diyecek kaç kişi çıkacak?
Berber çırakları, tüpçü çocuklar, çakmaklara gaz dolduran (senin deyiminle alt tabaka) zaten yandaş medyayı takip ediyor. Veya spor sayfasının ötesine geçmiyor.
O koca götünü kaldır, azıcık sokaklarda dolaş.
Hani senin bir hayalin vardı: Cem Uzan, Fransa'da şato alacak, sana da o şatonun müştemilatında yer verecekti. Orada yatıp kalkacak, şarap içip Fransa'da keyif yapacaktın.
Senin çok sevdiğin kankan Cem Uzan kaçtı gitti bak Fransa'ya. Sen ne duruyorsun koçum?
Sokaklarında 'başın dik-alnın ak' dolaşamadığın, insanlarını doğru dürüst tanımadığın ama 1970 model klişelerle kategorize etmeye kalktığın, harbi yazarlarına bok attığın bu ülkede değil de, Fransa'da yaşasana... Böylesi seni daha mutlu etmez miydi hayatının şu son derece sevimsiz ve yararsız yaşlılık döneminde?
Yoksa Fransızların bile sana tahammül edemeyeceğini bildiğin için mi tırsıyorsun?
![]() |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder