Bazı arkadaşlar merak ediyorlar:
Acaba bu Emre Aköz bu kadar salak olduğu için mi böylesine aymaz ve utanmazca yazıyor? Yoksa bu herif şeytana pabucunu terts giydirecek kadar mel'un ve ahlaksız olduğu için mi bu kadar iğrenç olmayı beceriyor?
Cevap verelim efendim: Kendisi aptal değildir.
İçindeki kötülük ve melanet ruhunu karartmıştır karartmasına ama arada bir kendisi de içinde yuvarlandığı pisliğe bakıp "Ben ne yapıyorum burada?" diyebilmektedir.
"Ne alaka?" diyeceksiniz, hemen örnek verelim...
Ama önce, pasaport nedir? vize nedir? vs konularında biraz biraz malumat vermemiz gerekiyor.
(Bu konulara zaten vakıf olan arkadaşlardan özür dileriz. Onlar lütfen 4-5 paragraf atlayarak yazıyı okumaya devam etsinler..)
Efendim biliyorsunuz; pasaport dedikleri belge, uluslararası bir kimlik belgesi hükmünde olup, pasaport sahibi kişilerin yurtdışına çıkmasına, yabancı memleketlere gitmesine yarar. Her ülke kendi yasaları uyarınca kendi vatandaşlarına pasaport verir.
Avrupa Birliği gibi kimi oluşumlarda, üye ülkeler arasında seyahat etmek için pasaporta ihtiyaç duyulmaz. Mesela bir Alman vatandaşı, İspanya'ya gidecek olsa pasaporta falan ihtiyacı yoktur. Elini kolunu sallaya sallaya gider. Eğer İspanyol polisi şüphelenirse "Birader sen kimsin?" derse de Alman nüfus cüzdanını çıkarır, iş biter. Yani Konyalı bir kardeşimiz, Trabzon'a nasıl gidiyorsa, bir Alman da İspanya'ya öyle gider.
Aynı Alman arkadaşımız mesela Türkiye'ye gelmek isterse, havaalanında veya sınırda Türk pasaport polisine kendi Alman pasaportunu gösterir ve gene elini kolunu sallaya sallaya gelir Antalya'da tatilini yapar, İstanbul'da içkisini içer.
Fakaaaaat, siz Türk pasaportuyla Almanya'ya gitmek isterseniz; Türk polisinden pasaport almanız yetmez! Bu pasaportu Alman konsolosluğuna götürmeniz, bir yığın para ödeneniz, Alman konsolosluğuna bir kamyon evrak götürmeniz gerekir. Bütün bunlar sonucunda eğer Alman konsolosluğu lutfederse, size bir "vize" verir. Vize dedikleri şey, pasaportunuza yapıştırılmış bir çıkartma ve mühürdür. Sizin "belli bir süreliğine" Almanya'ya girmeniz izin verildiğini gösterir.
Biz bu örnekte Almanya dedik ama Fransa, Amerika, Kanada, İtalya, Yunanistan vs. ülkelerden herhangi birine gitmek isterseniz de başınıza gelecek olan şey aynen budur.
Genelde ülkeler, hangi ülkenin vatandaşlarına vize koyacaklarını kendileri belirler.
Yoksul ülkelerden gelecek kişilerin veya "potansiyel terörist yuvası" olarak gördükleri ülke vatandaşlarının, ellerini kollarını sallayarak kendi ülkelerine gelmelerini istemezler. Bu ülke vatandaşlarından "vize" talep ederler.
Yani nedir? "Kardeşim, sen benim ülkeme gelmek istiyorsun ama ben sana ve senin ülkene güvenmiyorum. Güvenilir biri olduğunu bana ispat et, ben de sana ülkeme giriş izni vereyim" anlamına gelen vize kavramının özü budur.
Dersimizi tekrar edelim: Yani neymiş? Pasaportunuzu size Türk polisi verir. Ama vizenizi yabancı konsolosluk verir, bizim polisimiz veya valiliğimiz değil.
Şimdi sadede geliyoruz: Bizim hükümetin badem bıyıklı Dışişleri bakanı (hani Washington'da diplomatik bir rezalete imza atıp oradaki Büyükelçimizin istifa etmesine neden olan şahıs) ve seyrek bıyklı asabi hükümet başkanı, açılım falan diyerek Suriye, Libya ve Ürdün'le Türkiye arasındaki vize uygulamalarının kaldırılmasını "büyük bir diplomatik zafer"miş gibi lanse etmeye koyuldu.
Arada "Arnavutluk ve Tacikistan'a da vize zorunluluğu kalktı" diye yalan haberler yaydılar ama işi bilenler için bu safsataların kayda değer bir yanı yoktu. Çünkü Arnavutluk'la Türkiye arasındaki vize uygulaması 1992'de (17 yıl önce) zaten kaldırılmıştı. Tacikistan ise görev ve hususi pasaportlara (yani yüksek dereceli devlet memurlarına verilen pasaportlara) vizeyi kaldırmıştı ama normal pasaport hamili Türk vatandaşlarına vize uygulamasını sürdürüyordu.
Ortalıkta dönüp duran komediye bakar mısınız?
Türk vatandaşlarının meğer ki ailevi bir takım zorunluluklar söz konusu olmasın, gitmeyi akıllarından bile geçirmeyeceği, hiç birinde demokratik hak ve hürriyet bulunmayan, dahası insanların can güvenliğini sağlamak konusunda son derece kötü sicillere sahip olan ülkelerine "vizesiz" gidebilecekmişiz? Artık bu ne işimize yarayacaksa?
Siz Ürdün'de rahatça alışverişe çıkıp, Libya'da gönül huzuruyla tatil yapabileceğinizi veya Tacikistan'da mesleki kariyerinizi yükseltecek çok önemli kişilerle bir araya geleceğinizi düşünüyorsanız, yolunuz açık olsun tabii.
Ha bu arada, badem bıyıklı Dışişleri bakanı, üstüne vazife olmadığı halde Türk vatandaşlarının, mesela Patrik Bartheleomos'un demeçlerine cevap vermeye kalkışır veya Washington'da diplomatik skandallara imza atıp kendini komik durumlara düşürmekten vazgeçer de kendi asıl işini yapmaya falan karar verecek olursa kendisine hatırlatalım: Artistlik yapmayı bıraksın!
Sıkıyorsa Türk vatandaşlarına uygulanan Schengen vizesini kaldırtsın. Medyadaki bazı haberlere bakacak olursak, kendisi şakacıktan tavır koyar gibi yapıyormuş.
Bu hallere gülüp geçeriz! Çok komik çünkü...
Bizim Emre Aköküz, Eylül 2009'da yazdığı Vizenin kalkmasına çok sevindim ama yazısında:
Varlığını öğrendiğim günden beri bu vize işine gıcık olurum. Hatta bizim devlet bunu manevi işkence aracı olarak kullandı. Mesela adı solcuya çıkmış, mimlenmiş kişilere vize vermediler.
diyor..
Ulen salak Emre, senin aklın basmıyorsa, yukarıdaki satırları bir daha oku: VİZE dedikleri sorun Türk yetkililerden kaynaklanmaz, kaynaklanamaz! VİZE VERMEMEK suretiyle insanlara işkence çektirmek, Türk hükümetlerinin işi değildi. Bir zamanlar ceberrut hükümetler (tıpkı bugünkü a-ke-pe hükümeti gibi) muhalif gördüğü vatandaşlarına zulüm ederken onlara 'pasaport' vermezdi. Ama pasaportla vize aynı şey değildir.
VİZE zulmünü yapanlar, AB üyeleri başta olmak üzere Batılı ülkelerdir.
(Şu tesadüfe bak ki, bu ülkelerin hemen hepsi de a-ke-pe hükümetinin ne kadar demokrat olduğunu her fırsatta dile getirmekte ama iş Türk vatandaşlarını itip kakmaya, aşağılamaya gelince ellerinden geleni artlarına koymamaktadırlar. Artık nedense??)
Sen orada hükümet yalakalığı yapayım derken başka bir salaklık çukuruna yuvarlanmışsın. Sorun değil, doğrusunu anlatırız.
Diyeceksiniz ki "Evet, anladık.. Emre Aköz dangalağın teki. Hükümet yalakalığı yapayım derken bok çukurunda yuvarlanmaya devam ediyor. Arada bir de olsa onun kafasının çalıştığını nereden anlayacağız?"
İzah edelim efendim: Yukarıda linkini verdiğiniz yazısında, Emre Aköküz ayrıca demiş ki:
Ama şöyle de bir tuhaflık var: Biz Avrupa Birliği'ne katıldığımızda ne olacak? Adamlar günübirlik Yunan adası ziyaretimiz için bile vize istiyor. Üye olursak, Suriye faslı da kapanmış olacak herhalde.
Aferin tosunum! Senden beklenmeyecek bir şekilde çelişkiyi yakalamışsın.
Eğer a-ke-pe hükümetinin samimi arzusu ve planı AB ile bütünleşmek olsaydı (ki değildir. Bu konuda yalan söylemekte, halkı kandırmaktadır) öncelikle AB üyelerinin Türk vatandaşlarına uyguladığı vizenin kaldırılması için uğraşır, AB müktesebatına ve ortak vize rejimine aykırı düşecek beyhude çabalar içine girmezdi. Bu gayretleri "marifetmiş" gibi hiç lanse etmezdi!
Yarın öbür gün eskaza, hani yani mesela, AB ile "serbest dolaşım ve seyahat hürriyeti" başlıklı madde müzakereye açılırsa, bugün kaldırdığın vizelerin hepsini aynen geri koyacaksın, Arapların indinde madara olduğun da yanına kar kalacak!
Ha diyeceksiniz ki, AB bizi hayatta üye olarak almaz. Araplar'la vizeyi kaldırmışız çok mu? Aman ne güzel!
Ürdün'lü, Suriyeli veya Libya'lı kaçakların ve teröristlerin ellerini kollarını sallaya sallaya geldikleri İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de veya Antalya'da hırsızlığa, soygunculuğa ve teröristliğe başladığı zaman gelip de "Bu serseriler nereden çıktı yahu?" demeyin. a-ke-pe hükümeti Arap illerindeki hırsız ve yolsuz Arapların ipini koparıp Türkiye'de serserilik yapmasının yolunu açtı çünkü.
![]() |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder