Engin Ardıç'ın 26 Aralık tarihli köşesini okuyunca, ne yalan söyleyelim, bir an umutlanır gibi olduk. Osmanlı devletinin Patrik Grigorios'u nasıl öldürdüğünü gayet açık bir şekilde anlatmış. Bravo!
Evvela zannettik ki bizim Bilmiyorsan, oku da öğren angut! yazımızı okumuş da, biraz olsun insan olmaya karar vermiş.
Demiştik ki o yazıda:
Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'un demeci ortada!
Hristiyan azınlığa karşı en büyük zulmün ve ikiyüzlülüğün a-ke-pe iktidarından geldiğini açık açık söylüyor!
Buna cevap vermeye yeltenen Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise kıvırmış da kıvırmış.
Denyo Engin, büzüğün sıkıyorsa çıkıp desene: Bir Türk vatandaşının Türkiye'nin içişleriyle ilgili bir konuda yaptığı (doğru veya yanlış) bir yoruma cevap vermek Dışişleri bakanlığının görevi midir?
Hükümetin bir üyesi olduğu halde seçilmiş bir milletvekili olmayan Davutoğlu'nun bu yaptığı "densizlik" değilse nedir? Hadi diyelim ki a-ke-pe hükümetinin bir bakanı bu konuda ileri geri konuşmayı marifet sayıyor. Senin baştaki soruna dönersek: Hıristiyan azınlıklara yapılan ayrımcılıktan ötürü özür dilemek a-ke-pe hükümetine düşmez mi?
Bizim Engin'in lafı götünden anlamak gibi bir huyu mu var nedir?
Osmanlı devletinin Patrik Grigorios'u nasıl öldürdüğünü gayet açık bir şekilde anlatmış ama yazının adresi yanlış. Hani duvarlarla veya boşlukta "varolduğunu vehmettikleri" bir takım hayaletlerle konuşan deliler vardır. İşte bizim Engin'in düştüğü hal şimdi de bu olmuş. Yanlış ağacın dibinde havlayan köpek misali...
Yazısının sonuna bir cümle yazmış ve kendi sıraladığı gerçekleri tek seferde çarpıtmayı becermiş! Ne demişler? it itliğini, Engin puştluğunu yapmazsa olmaz!
Ulan hergele, "Eh, bugünkü patrik de "Kafes operasyonuyla" öldürülmek istenmedi mi? Gel şimdi Bartholomeos'un yerinde ol da tedirgin olma..." demişsin. Bu cümlen YALAN!
'Kafes operasyonu' denilen şey, emekli bir askerin bilgisayarından çıktığı "iddia olunan" bir safsata. Safsatayı yayan kim? Yalancılığı ve tetikçiliğiyle bilinen Taraf gazetesi.
Herkes senin gibi salak olmadığından, işin aslını biliyor. Zaten Patrik Bartholomeos bizzat:
"Gerçi Türk hükümeti Patrikhane'nin yok olmasından ya da ülkeyi terk etmesinden memnun olurdu. Başbakan'ı ve birçok bakanı ziyaret ettim, sorunlarımızı anlattım, yardım istedim. Ancak Türk hükümetinden hiçbir yardım gelmedi." demedi mi?
Sen daha neyi çarpıtmaya çalışıyorsun, Engin dürzüsü? Bu lafın neresini kıvırtacaksın?
Senin "aman ne güzel demokrat iktidar" deyip kıçını yalamalara doyamadığın a-ke-pe adlı partinin aslında tıpkı NAZİ partisi gibi ülkeyi toptan faşizme götürdüğünü örnekleriyle ve resimleriyle gör diye Hitler ve NAZI partisinin RTE ve AKP'ye benzerliğini Internete koyduk.
Senin pek sevdiğin a-ke-pe hükümeti, Hıristiyan azınlıklara kan kusturmaya kararlı. Yalnız onlara değil, Alevi yurttaşlarımıza da alenen küfür eden adamlarını televizyonlara çıkartıp bağırtıyorlar.
Televizyonda seyretmediysen, al sana konuyla ilgili haberin linki.
Sonra da bu yedikleri herzelerin günahını, suçunu "Biz yapmadık, onlar yaptı" diye muhalefete atıyorlar. Senin gibi salaklar da bunu yiyor.
Osmanlının mirasını sahiplenmeye soyunan bu cahil kadrolar, a-ke-pe iktidarında Türkiye'yi faşistleştiriyorlar. Bunun adına da "demokratlık" diyorlar.
Ulan Engin, faşistlere daha ne kadar arka çıkacaksın?
Bilmiyor musun ki her faşist iktidar, er veya geç kendi destekçilerini yer. Hitler Almanyası, Stalin Rusyası bunun örnekleriyle doludur. İslamcı hareket de işi bitince, bir zamanlar kendisine payanda olarak kullandığı kişileri öyle hızlı harcar ki, başlarına ne geldiğini bile anlayamazlar!
Daha düne kadar yandaş medyanın en yalaka yazarlarından olan Şamil Tayyar bile "Soruşturmanın gizliliğini ihlal'' ve ''Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs'' suçlarından toplam 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Kararı duyan Şamil Tayyar ise şöyle demiş: "Belli mahkemelerden benzer kararlar çıkacak gibi gözüyor. Psikolojik harekatla karşı karşıyayız. Karar hukuki değil. Türkiye'de hukukun üstünlüğü işlemiş olsaydı, böyle bir karar çıkmazdı."
Buyrun konuyla ilgili haber: http://www.haberturk.com/haber.asp?id=196127
23 Aralık günkü köşende
"Vallahi samimi olarak soruyorum yahu, yok edilecekler arasında ben de var mıyım? Benim yaşım henüz elli yedi, gençliğimin hayrını görmeyecek miyim?" diye sormuşsun.
Fethullahçı polislerce bir şafak vakti kelepçelenip gözaltına alınır da... Fethullahçı savcıların hazırladığı bir takım iddianamelerle hapse tıkılıp, suçunun ne olduğunu bile bilemeden yıllarca hapiste tutularsan, herhalde sorduğun sorunu cevabını almış olursun.
O gün geldiğinde senin için hiçkimsenin üzülmeyeceğini zaten biliyorsun değil mi?
|